29 Eylül 2023
30. Adana Altın Koza Film Festivali'ni Beyazperde adına Özden Sevgi Diler takip etti.
18 – 24 Eylül tarihleri arasında 30. kez düzenlenen Adana Uluslararası Altın Koza Film Festivali geride kaldı. Bir hafta boyunca hem yerli filmlerden hem de dünya sinemasından zengin bir seçkiyi sinemaseverlerle buluşturan festivalde bu yıl, Ulusal Yarışma filmleri kadar Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi “Kuru Otlar Üstüne” de merakla bekleniyordu.
Cannes Film Festivali’nde Merve Dizdar’a En İyi Kadın oyuncu ödülünü getiren, aynı zamanda ülkemizin Oscar temsilcisi olarak seçilen film Türkiye’de ilk kez Adana’da izleyiciyle buluştu. Basın için düzenlenen sabah gösteriminin ardından, festivalin yedi salonun tamamında halkın yoğun katılımıyla birlikte filmin prömiyeri yapıldı. Filmden sonraki söyleşiye de ilgi çok büyüktü.
Altın Koza’da tüm gösterimler ücretsizken, “Kuru Otlar Üstüne” için farklı ve anlamlı bir iş birliğine imza atıldı. Satışa çıkarılan prömiyer biletlerinden elde edilen gelir, İhtiyaç Haritası iş birliği ile 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgedeki çocuklar ve gençler için kullanılacak.
Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” ve “Ahlat Ağacı” filmindeki gibi uzun, edebi ve felsefi diyalogların ağırlıkta olduğu “Kuru Otlar Üstüne”, sanki adı konmamış bir üçlemeyi tamamlıyor. Film, kötülüğün, bencilliğin, kıskançlığın izini sürüp insan doğasının karanlığını deşerken, daha önce hiçbir Ceylan filminin olmadığı kadar toplumsal ve politik.
Başta Deniz Celiloğlu olmak üzere tüm oyuncuların hayranlık uyandırıcı performanslar ortaya koyduğu film, eleştirmenlerden de izleyicilerden de övgü topladı. “Kuru Otlar Üstüne” 29 Eylül Cuma günü vizyona girecek ve karakterlerin uzun uzun tartıştıkları meseleler, oyuncuların karşılıklı döktürdüğü sahneler ve Nuri Bilge Ceylan’ın ilk kez kullandığı bazı biçimsel tercihlerle yine çok konuşulacak, çok tartışılacak.
Altın Koza Film Festivali’ni ben bu yıl ilk kez yerinde takip ettim. Ulusal Yarışma filmlerinin çoğu heyecan uyandırmaktan çok uzaktı ancak izleyicilerin yoğun ilgisinin odağında “Adana filmleri” diyebileceğimiz “Ceylin”, “Karganın Uykusu” ve yine Adanalı bir yıldız olan Necip Memili’nin rol aldığı “Annesinin Kuzusu” vardı. Böylece ilk kez tanıştığım Adana izleyicisinin filmler söz konusu olduğunda da memleketlerini ve hemşehrilerini nasıl coşkuyla desteklediğini görmüş oldum.
“Karganın Uykusu” başroldeki Ahmet Ağgün’e En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirdi ki kendisi bu alanda rakipsiz görünüyordu. Bir polis memuru olan Tunahan Kurt’un çektiği film toplam beş dalda ödülü kucaklarken Seyirci Ödülü’nün de sahibi oldu.
Altın Koza Ödülleri Sahiplerini Buldu!
“Ceylin” ise hakkında yaşanan tartışmaların gölgesinde kaldı. Ozan Sihay’ın, Tufak Şimşekcan ile birlikte yönettiğini ancak adının çıkarıldığını iddia ettiği filmin yargı süreci devam ediyor. Gösterim öncesinde Sihay ve destekçileri pankartlar açarak protesto gösterisinde bulundu. Protestoların salona ve söyleşiye taşınması tansiyonu yükseltirken, izleyicilerin de tepkilerini ateşli bir şekilde dile getirmeye başlamasıyla “Ceylin” adeta kopan gürültünün ardında kayboldu.
Oysa mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocuklara değinen film, yeni bir hikaye anlatmasa ve farklı katmanlarını bağlamakta sıkıntı yaşasa da tamamen görmezden gelinmeyi hak etmiyordu. Umut Evirgen imzalı “Annesinin Kuzusu” içinse benzer şeyleri söyleyemeyeceğim.
Annesinden getirdiği travmalarla boğuşan genç bir adamı merkezine alan film; anlatısını farklı zaman dilimlerini, rüyalar ve hafızanın güvenilmez karmaşasını birleştirerek anlatmak istiyor ama sonuçta elimizde kalan sağlam bir hikayeden tamamen yoksun, darmadağınık bir film ve sürekli bağıran bir anne babanın (Selin Şekerci – Necip Memili) yorgunluğu oluyor.
Altın Koza Film Festivali’nde “Ceylin” Protestosu: “Yönetmeni Olduğum Filmin Galasına Davet Edilmedim”
Yarışma filmlerinden “Yüzleşme”, “Kıyıda” ve “Suyun Üstü” de ailenin açtığı yaralar üstüne filmlerdi. Festivalden yardımcı rollerdeki En İyi Oyuncu Ödülleri’yle (Okan Urun, Nilay Erdönmez) ayrılan “Yüzleşme” büyük bir sırrı merkezine alarak aile üyeleri arasında yüksek dozlu bir gerilim kurmaya çalışıyor – ama sadece çalışıyor. Ne bu sırrın büyüklüğü ve ağırlığı ne gerilim duygusu ne de filme adını veren o yüzleşme ya da yüzleşememe hali tatmin edici.
Yalnızca 23 yaşında genç bir yönetmen olan Büşra Bilginer’in mezuniyet projesi olan “Kıyıda” farklı karakterlerde dört kız kardeşi babalarının ölümü üzerinden bir araya getiriyor. Bir ilk film, hatta bir öğrenci filmi olan “Kıyıda”nın kendini tekrar eden ve sonda patlayacağını bildiğimiz yüzleşme anlarına bir türlü varamayan senaryosu başta olmak üzere pek çok sıkıntısı var. Ama kız kardeşler birbirine açılmayı başardıkça, kardeşler arasındaki dinamikleri kabul edebildiğim ve merak ettiğim, başlangıçtaki çok olumsuz yaklaşımımın kırıldığı bir filme dönüştü benim için.
“Suyun Üstü” ise “Kıyıda”ya benzer bir aile dramı olmasının yanı sıra siyasi eleştiriye de kaymaya çalışıyor ancak bunu o kadar yüzeysel bir şekilde yapıyor ki bu açıdan tutunacak bir dal sunmuyor. Film, gazeteci babaları yaptığı bir haber yüzünden hapse girmek üzere olan iki kız kardeşin ve aslında babalarından yıllar önce boşanan annelerinin bir teknede bir araya gelip vedalaşmasını anlatıyor ama zayıf senaryo buradaki ilişkiler ağının boşluklarını da değindiği konuları da dolduramıyor.
Ve festivalin zayıf bulduğum filmlerinden bir diğeri: “Öte“. Esra Saydam ve Malik Iasis’in ortak yönetmenliğini yaptığı film, filmden ziyade Türkiye’yi tanıtan bir turizm reklamı gibi. New York’lu Lela, esasen bir Ermeni arkadaşının köyünü bulmak için çıktığı yolculukta Türkiye’yi geze geze Kars’a giderken farklı farklı insanlarla yolu kesişir ve hikaye akmaz. Başından sonuna hiç kesilmeden devam eden müzik kullanımıyla neredeyse bir sabır testine dönen filmde herhangi bir bağlam olduğunu söylemek çok güç, oryantalist bir bakışla bir araya getirilmiş gezi videoları derlemesi gibi daha çok.
Seçkide en güçlü bulduğum film ise “Cam Perde“ oldu. Fikret Reyhan imzalı film, eski eşinin bir türlü peşini bırakmadığı Nesrin’i merkezine alıyor ve onun etrafını yalnızca eski eşi Ömer ile değil; sevgilisi Selim, eniştesi Halil, eski kayınpederi, hatta küçük oğlundan oluşan bir erkekler ağıyla örüyor. Film kişiler arası ilişkilerin ve toplumsal kodların ışığında aslında çok iyi bildiğimiz gerçekleri yansıtırken, özellikle Nesrin ve Ömer rollerindeki Selen Kurtaran ile Alper Çankaya’nın harika oyunculuklarıyla şahlanan bir gerilim atmosferi yaratıyor.
Selen Kurtaran’ın güçlü performansı En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görülürken film aynı zamanda Jüri Özel Ödülü’nü de aldı. “Cam Perde”nin En İyi Film ödülüne de çok yakın olduğunu düşünüyordum ama Altın Koza Jürisi, daha cesur bir adımla “Sanki Her Şey Biraz Felaket“i ödüllendirdi ve böylece taze bir hava getirdi festivale.
Umut Subaşı, yer yer absürtleşen, deneysel dokunuşlara sahip kara komedi tarzındaki filminde kurduğu tuhaf ama bir o kadar da tanıdık dünyayla yirmili yaşlarındaki dört ayrı karakteri bir araya getiriyor. Daha bir hafta öncesinde Ayvalık Film Festivali’nde “Yeni Bir Senaryo” ödülünü, daha önce İstanbul Film Festivali’nde ise Jüri Özel Ödülü’nü alan film Altın Koza’da ayrıca En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen ve Siyad Cüneyt Cebenoyan Ödülleri’ni de kucakladı.
Ulusal Yarışma filmleriyle ilgili son olarak, “Bir Gün, 365 Saat“ filminde istismar hikayelerini büyük bir cesaretle paylaşan Reyhan, Leyla ve Asya’dan bahsetmek istiyorum. Tüm o karanlığa rağmen bir umut olduğunu haykıran, birbirlerinden aldıkları gücü aktarmak ve “yalnız değilsin” mesajını iletmek isteyen bu genç kadınların hikayesi, umuyorum ki istedikleri amaca ulaşır ve başkalarının zor hayatlarına da ışık olur. Filmin yönetmeni Eylem Kaftan ile gerçekleştirdiğim röportajı aşağıdaki bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz…
Eylem Kaftan “Bir Gün, 365 Saat” Filmini Beyazperde’ye Anlattı: “Hayatımda Yaptığım En Zor Filmdi”
30. Adana Altın Koza’nın ödül törenine ise Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin belgesel seçkisinden çıkarılan “Kanun Hükmü” hakkındaki sansür tartışmaları damga vurdu. Jüri üyeleri ve ödül kazananlar konuşmalarında “Sansüre inat yaşasın sinema!” derken, hem Nejla Demirci ile hem de o gün festivalden çekilme kararını açıklayan Altın Portakal jürisiyle dayanışma içinde olduklarını vurguladılar.
Özden Sevgi Diler